
Ramazan-ı Şerif malumunuz müslüman olmanın beş mecburiyetinden birisidir. Doğal olarak 14 asırdan fazla bir süredir bütün İslam âleminin senede bir ay yaşadığı velayet lezzetidir.
Ramazan öyle bir aydır ki Hak Teala’nın en hak etmeyene, en layık olmayana bile af ve mağfiretle baktığı, ‘’hadi neyse sen de gel’’ dediği bir aydır.
Ticaret zamanıdır ve öyle bir aydır ki yerdeki otlardan gökteki yıldızlara kadar var olan her şeyin feyz, rahmet, bereket içinde yüzdüğü bir aydır.
Ramazan ayı Cenab-ı Hakk’ın insanlara kelamını indirdiği, Kuran’ı indirdiği bir dönemin, bir günün yıldönümüdür. Allah bu ayda insanlarla tenezzül buyurup konuştu, kullarını muhatap kabul etti ve onlara hitap etti. Bu hadise o kadar şerefli o kadar aziz bir durumdur ki buna açıklama getirecek bütün cümleler aslında yavan kalacaktır. Şairler bile ramazan ayında ramazan namelerinde ve ramazaniyyelerde normal zamanlarındaki şevk, coşku ve lirizmden uzak ve edepli bir halde kaleme almışlardır yazılarını çünkü Ramazanda Allah konuşmuştur ve orada şaire söz düşmemektedir. Haliyle daha tutuk bir eda, biraz daha temkinli bir tavır, biraz daha didaktik bir söyleyiş tarzı ramazanla ilgili şiirlerin içeriğini temsil eder. Adeta kalem secde halindedir ve onu kaldırıp dörtnala koşturmak olmaz.
Hal böyleyken bütün alem bu ay da kendi yaradılışına dahi dikkat ve rikkatle yaklaşırken acaba biz bu rahmet ayına ne kadar hazır giriyoruz? Ne kadar temkinli ve farkında olarak giriyoruz ve nasıl uğurluyoruz? Bunları hiç düşündük mü?
Çocukluğumuzdan beri ramazan oruçlarının en keskin, en berrak hatıraları her ramazan gelişinde bir daha canlanır. Peki, bu bize neyi anlatıyor? Aslında yaşlanan, fani olan bizleriz ramazan hep genç ve hep diri. 14 asırdan fazladır her senenin bir ayında bütün inananlar aç ve susuz. Bunu ramazandan başka hangi güç yapabilir hiç düşündünüz? İmkansızdır.
Şimdi efendim ramazan arefesinde ve sonrasında hep suallere maruz kalırız. Sakız çiğnemek orucu bozar mı? Yok, efendim denize girmek orucu bozar mı? Kan aldırmak, iğne yaptırmak vs. hiç kimse şimdiye kadar sormadı dikkat ediniz! gıybet etmek orucu bozar mı? Rüşvet almak-vermek? Para için, mevki makam için bir başkasının ayağını kaydırmaya teşebbüs etmek, yalan söylemek, iftira atmak, hakaret etmek… Hiç kimse bunlar orucu bozar mı diye sormadı. Yani o kadar maddileştik ve insanı o kadar bedene indirgedik ki bedenimizle ilgili artılar, eksiler ve sualler var… Bedene bir şey girip çıkması sadece bu.
Peki; insan sadece bedenden ibaret midir? Yeme-içme ve diğer beşeri fonksiyonlar orucun asgari şartları, bilinen bariz hadiseler. Peki, sadece bunlar mıdır? Gözlerimizin, dilimizin, kulaklarımızın, ellerimizin, ayaklarımızın, kalbimizin ve aklımızın da orucu yok mudur? Nefsimizin de bir orucu yok mudur? Bunların iffetini korumamız gerekmez mi oruçta? ‘’
Şükür; Nimeti verenin rızasına uygun kullanmaktır.’’ Başka bir deyişle ‘’
Her nimetin şükrü kendi cinsinden olur buyrulmuş’’ Göz bir nimettir. Şükrü; helale, güzele Allah rızasına bakmasıdır. El bir nimettir. Şükrü; yetim başı okşaması, duaya kalkması, divanda durmasıdır, tasadduk etmesidir. Dil bir nimettir. Şükrü; hayrı söylemesi, Kuran’ı okuması, ilimde bulunması, güzel söz söylemesidir. Dedikodusu, gıybeti, yalanı Allah korusun dilin şükürsüzlüğüdür ve mal mülk de bir nimettir. Ramazan ayındayız zekâtı vermekle, fukaraya tasadduk etmekle, efendimiz Aleyhissalatu Vesselam’dan bahsederken ramazan gelince cömertliği coşkun seller gibi olurdu diyorlar. İşte öyle insanların bizim üzerimizdeki haklarını vermekle mümkündür.
Ramazan-ı Şerif üstüne düşeni yapar zaten, iş o ki biz üstümüze düşeni yapabilelim…
Orucumuz oruç olsun, ibadetimiz ibadet, taatimiz taat. Alıp giderken Ramazan-ı Şerif başını buralardan, geriye geldiği zaman bulduğundan daha güzel bir ‘’biz’’ bıraksın. Biraz daha insan, biraz daha kul, biraz daha güzel ahlak sahibi, biraz daha derviş meşrep, biraz daha nahif, biraz daha arlı, biraz daha vicdanlı, biraz daha hoşgörülü, biraz daha yüce gönül sahibi, biraz daha vefakâr, biraz daha kul hakkına riayetkâr, biraz daha yetimi fukarayı gözeten, biraz daha Müslüman…
Ramazan-ı Şerif üstüne düşeni yapar ve yapacaktır zaten, iş o ki biz üstümüze düşeni yapalım. Eyvallah
